İş Sanat’ın 24. sezonu, hafızalardan çıkmayacak görkemde bir müzik gecesiyle noktalandı. “Gala Konseri” başlıklı konserde, dünyaca ünlü tenor Plácido Domingo’nun yanı sıra, tenor Murat Karahan ve soprano Elena Stikhina’nın performanslarıyla Türkiye İş Bankası’nın 100. yıldönümünü de müziğin büyüsüyle kutladık.
Sezona veda, yeni yüzyıla görkemli bir merhaba
Yüzyılın en büyük seslerinden birini bir Gala Konseri’nde ağırlamak, ancak Türkiye İş Bankası ve İş Sanat’a yakışırdı. İncelikle hazırlanmış, onlarca farklı ses, tür, proje ve fikri bir araya getiren 24. sezona unutulmayacak bir nokta koyarken, yeni bir yüzyıla unutulmaz bir geceyle “merhaba” demek de öyle.
Türkiye İş Bankası’nın 28 Mayıs 2024 Salı akşamı Volkswagen Arena’da gerçekleşen 100. yılına özel Gala Konseri’nde, sahnede yaşayan bir efsane, Plácido Domingo vardı.
Yarım yüzyılı aşkın kariyeri boyunca dünyayı kendine hayran bırakmayı başarmış Plácido Domingo’yu dinleme şansı bulduğumuz konserde, başarılı tenor Murat Karahan ve soprano Elena Stikhina da sahnedelerdi. Üç soliste, şef Carlo Tenan yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın eşlik ettiği gece, tüm müzikseverlere gerçek anlamda bir müzik ziyafeti yaşattı.
Gecenin açılışını Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, müzikleri Verdi imzalı La forza del destino (Kaderin Gücü) operasının uvertüründeki başarılı performansı ile gerçekleştirdi. Verdi ile başlayan gece Verdi ile devam etti ve Plácido Domingo’nun güçlü sesi salona yayıldı. Domingo’yu sahnede ilk olarak Macbeth operasından Perfidi! … Pietà, rispetto, onore aryasıyla dinledik. Hemen ardından Murat Karahan, Puccini’nin Tosca operasından, opera literatürünün en etkileyici tenor aryalarından E lucevan le stelle’yi seslendirdi. Gecenin etkileyici anlarından bir diğeri ise, ardından sahne alan Elena Stikhina’nın yine Tosca’dan Vissi d’arte’deki müthiş performansı oldu. Üç solistin birbiri ardına gelen bu ilk performansları müzikseverlerin beğenisini oldukça yükseklerde bir noktaya koydu ve gece boyunca giderek yukarı taşımayı da başardı.
Konser boyunca Les pêcheurs de perles, Les contes d’Hoffmann, La bohème, Il trovatore, Andrea Chénier; Turandot, La forza del destino, La vida breve, La tabernera del puerto operalarından seçilmiş en etkileyici aryaları muhteşem performanslarla dinledik. Carlo Tenan yönetimindeki BİFO’nun Puccini’nin Manon Lescaut operasından Intermezzo yorumu Çağ Erçağ ve Yağmur Tekin’in viyolonsel ve viyola sololarını dinlememizi sağlarken geceye Puccini’nin müzikal zarafetini ve BİFO’nun başarısını nota nota işledi.
Kariyerinde yarım yüzyılı aşkın bir zaman dilimini, yaşamının ise 83 yılını geride bırakmış Plácido Domingo’nun beni en çok şaşırtan özelliği ise müzikal performansı ya da sesinin değişmeyen gücünden farklı bir şeydi. Sahnedeki alçakgönüllü duruşu ve aldığı alkışlara BİFO’nun üyeleri, orkestra şefi Carlo Tenan, tenor Murat Karahan ve soprano Elena Stikhina’yı da ortak etmekte gösterdiği son derece içten isteği ve çabasıydı.
12 kez Grammy Ödülü’ne lâyık görülmenin, 100’den fazla albüme imza atmanın, en önemli opera salonlarının sahnelerinde 150’den fazla eserde rol almanın ve dünyanın hafızasında yer edinen üç tenordan biri olmanın insanın koltuklarını biraz daha kabartacağını düşünebilirsiniz. İşte Plácido Domingo tam da bu düşünceyi mütevazı gülümsemesiyle yerle bir edercesine karşımızdaydı. Tüm arya performanslarının içinde Pablo Sorozábal imzalı İspanyol opereti (Zarzuela) La tabernera del puerto’dan söylediği arya ise gece boyunca beni en çok etkileyen performans oldu. Hiçbir performansında şarkı sözleri ya da notalara bağlı kalmayan Domingo, bana öyle geldi ki belki de en çok bu performansta rolünü her notada (hatta şarkı söylemediği, orkestranın eşliğini dinlediği, beklediği anlarda da) yaşadı, sesi aracılığıyla salondaki her dinleyiciye aktardı. Konserden çıktıktan sonra arayıp bulduğum ve bu kez de genç Domingo’nun sesiyle dinleyip hayranlık duyduğum arya buydu.
Gecenin sonlarına doğru üzerimize tatlı sürprizler de yağmaya başladı. Johann Strauss II imzalı Die Fledermaus’tan (Yarasa Opereti) Klänge der Heimat, Nino Rota’nın The Godfather filmiyle hafızalarda sonsuzlaşan ve üç solistin birlikte seslendirdiği eseri Parla più piano, Franz Lehár imzalı Lippen Schweigen ile noktalanması beklenen gece, kesilmeyen alkışların üzerine sürprizli bislerle devam etti. Domingo’nun Granada, Murat Karahan’ın Yaralı Gönül performanslarının ardından gece La Traviata’dan Brindisi, Murat Karahan’a Domingo’nun da eşlik ettiği Senede Bir Gün ve ve üç solistin birlikte seslendirdiği Besame Mucho ile noktalandı.
Yaklaşık iki saat süren konserden müthiş duygularla ayrıldık. İş Sanat’a alkışlarımızla eşlik edeceğimiz nice sezonlar ve 1924’te Atatürk’ün direktifleriyle kurulan, Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankası İş Bankası’na nice yeni yüzyıllar dilekleriyle sözümüzü noktalayalım. Yeni bir sezonda, yeni heyecanlarda buluşana dek…