Skip to content Skip to footer

Sezon bitse de, müzik hep hayatın içinde.

Müziğin tüm seslerini ve renklerini kapsayan bir sezonun son saatleri için belki de bundan güzeli olamazdı. Kökenleri 17. yüzyıla uzanan barok müziği yaşatan Venedik Barok Orkestrası’nın 9 Mayıs akşamı İş Kuleleri Salonu’ndaki performansı, müziğin tüm çağlarına ve sezonun tüm unutulmaz anlarına adanan bir saygı ve sevgi gösterisi gibiydi.

İş Sanat’ta cazın yaratıcılığından klasik müziğin büyüsüne, Cumhuriyet’in ilk tangolarından Türk müziğinin en sevilen halk ezgilerine, büyük orkestralardan ülkemizin ve dünyanın ünlü solistlerine uzanan, rengarenk bir sezon geride kaldı… Sezona veda etmeden bizleri bir araya getiren son randevuda ise sahnede Venedik Barok Orkestrası vardı. Şef, klavsen sanatçısı ve eğitimci Andrea Marcon tarafından 1997 yılında kurulan Venedik Barok Orkestrası, 17. ve 18. yüzyılın önemli eserlerini yeniden keşfetmeye kendini adamış bir topluluk. Barok dönemin müziğini ustalıkla icra ederken bunu aynı döneme ait enstrümanların büyülü tınıları ile yapıyorlar. Albüm kayıtlarıyla Grammy adaylığı da dahil olmak üzere birçok uluslararası ödüle layık görülmüş, Sony ve Deutsche Grammophon ile birçok kayıt gerçekleştirmiş Venedik Barok Orkestrası, barok müziğin önemli isimlerinden Mario Brunello ile sezonun son konseri için İş Sanat sahnesindeydi. Mario Brunello, 1986 yılında Tchaikovsky Competition ödülünü Avrupa’dan almaya hak kazanan ilk müzisyen olmayı başarmış, neslinin çok yönlü ve önemli isimlerinden biri. Mario Brunello’nın ustalık dolu performansını dinlerken, aynı zamanda barok dönemin kendine has enstrümanlarından ‘piccolo violoncello’dan yayılan tınıların da büyüsüne kapılmamak elde değildi. Çellonun beş telli ve biraz daha küçük versiyonu olan bu enstrümana, Bach başta olmak üzere barok müzikte birçok besteci tarafından yer verilmiş. Konser, hem Mario Brunello ve orkestranın virtüozitesini hem de piccolo çellonun kendine has tınısını tüm renkleriyle ortaya koyan, özenle seçilmiş bir repertuarla hazırlanmıştı.

İlk bölümde Francesco Geminiani / Arcangelo Corelli, G. F. Haendel ve Carl Philipp Emanuel Bach gibi barok müziğin büyük isimlerinin ardından ikinci bölümde Vivaldi ve Antonio Vivaldi ve Giuseppe Tartini eserleri seçilmişti. Barok dönem müziğine besteci ve kemancı olarak büyük katkılar sunmuş, Konçerto Grosso’nun (Büyük Konçerto) babası, Antonio Vivaldi ve Francesco Geminiani’nin mentoru olan Arcangelo Corelli, konserin açılışını yapan isimdi. Dinlediğimiz eser ise öğrencisi Geminiani’nin, Corelli’nin eserinden ilhamla geliştirdiği Konçerto Grosso Re minör, ‘La Follia’ idi. Ardından G. F. Haendel’in, Corelli konçertolarına bir saygı duruşu niteliğindeki eseri, beş bölümlük Sol Majör Konçerto Grosso ve Johann Sebastian Bach’ın çocukları arasında müziğe en yetenekli olanı, Carl Philipp Emanuel Bach imzasını taşıyan La Majör Çello Konçertosu’nu dinledik. İkinci bölüm Antonio Vivaldi’nin Sol Minör Yaylı Sazlar Konçertosu (RV 156) ile açıldıktan sonra Giuseppe Tartini’nin La Majör Çello Konçertosu ile birlikte sadece iki eserle gerçek bir barok müzik şölenine dönüştü. Konser, salonu dolduran izleyicilerin bitmeyen alkışlarıyla sona ermek üzereyken Mario Brunello ve orkestra bis için yeniden sahne aldı ve geceye Alessandro Marcello’nun çello konçertosunun Adagio bölümünden büyülü bir yorum armağan etti. Sezona şık bir nokta koyan konser, İş Sanat’ın değişmeyen bir gelenek haline gelmiş sezon sonu uğurlama ritüeli ile unutulmaz bir geceye dönüştü. Konserin ardından İş Kuleleri Salonu’nun fuayesine çıkan dinleyicileri o tatlı an bekliyordu: Tüm İş Sanat ailesi, sezon boyunca konser salonunu dolduran heyecanları, müziğe olan tutkuları için İş Sanat dinleyicisini ayakta alkışlıyordu. Bu güzel geleneğe ortak olduğumuz, hayatın içinde sanatın ve müziğin değerli anlarını yakaladığımız 23. sezonun ardından, hafızamızdaki anların heyecanıyla, yeni sezon için gün saymaya başladık bile. Çünkü sezon bitse de müzik hep hayatın içinde.